
Son kullanıcı olarak taşıtlardan temel beklentiler neredeyse hiç değişmedi. Son yüzyıl boyunca otomotivdeki sıra dışı gelişim önce daha aerodinamik dış tasarımları ortaya çıkardı. Devamında ise çeşitli konfor sistemlerinin taşıtlara uygulanmaya başladığını görüyoruz. Enerji krizlerinin yaşandığı dönemlerde daha ekonomik araçların popüler hale gelmesi kaçınılmaz oldu. Elektronik devriminin başlamasıyla birlikte ise baş döndürücü bir hızda bu gelişimin devam ettiğini ve bu elektronik devriminin taşıtların neredeyse her zerresine etki ettiğini söylemek mümkün. Bu hızlı değişimin arka planında ise ilk cümlede bahsettiğim değişmeyen müşteri beklentileri önemli bir itici güç ve pazar rekabetine yön veren temel unsur olarak karşımıza çıkmakta.
Her yeni modelde daha konforlu, daha güvenli, daha yüksek performans karşılığında daha az enerji tüketen, daha çevreci ve tabii ki daha düşük maliyetli taşıt beklentisi üreticileri soluksuz ve finish çizgisi olmayan bir mühendislik yarışına sürüklemektedir. Bireysel son kullanıcı tarafında beklentiler bu yöndeyken, filo operatörlerinin beklentileri çok daha farklı olabilmektedir. Tüm bu beklentilerin yanında sürekli gelişen ve değişen güç sistemleri üreticilerin yeni araç mimarileri geliştirmelerini zorunlu kılmaktadır. Deloitte 2024 Küresel Otomotiv Tüketicileri Çalışması’na göre içten yanmalı motora sahip taşıtların pazardaki payı her geçen yıl önemli ölçüde azalarak yerini hibrit elektrikli taşıtlara (hyvrid electric vehicle HEV), şarj edilebilir hibrit elektrikli taşıtlara (plug-in hybrid vehicle PHEV) ve tam elektrikli taşıtlara (battery electric vehicle BEV). Ayrıca yakıt hücreli taşıtlar da hidrojen üretim ve depolama teknolojilerindeki ilerlemelere paralel olarak kendine yer bulmaya başlayacaktır.
Kaynak: Deloitte 2024 Global Automotive Consumer Study
Taşıt mimarisi tasarımın en zorlu aşamalarından biridir. Çarpışma dayanımından kabin hacmine, üretim maliyeti ve hızından bakım masraflarına ve kolaylığına kadar birçok parametreyi dikkate alarak titiz ve yorucu bir mühendislik çalışması gerektiren bir süreçtir. Bu nedenle üreticiler taşıt gövdesinde değişikliğe gitse bile çoğu zaman temel mimariyi korumaktadırlar. İyi tasarlanmış ve hâlihazırda kullanımda olan, güvenlik ve dayanıklılığı test edilmiş, müşteri onayını almış bir mimari yerine yeni bir mimari oluşturmak riskler içerdiği gibi üretim maliyetlerinin de artması anlamına gelmektedir, çünkü değişen her mimariyle birlikte üretim bantlarının da değişmesi veya yeni bantların kurulması gerekmektedir. Hatta aynı firma çatısı altında farklı markalarla üretim ve satış yapan firmalarda bazı araçların birbirine çok benzediğini, birçok komponentin benzer konumlarda yer aldığını ve hatta birçok donanımın aynı olduğu bu cümleyi okurken dahi aklınızdan geçmiştir. Bunun temel nedeni bu araçların platformlarının aynı olmasından kaynaklanmaktadır. Bu sayede maliyet ve tasarım için harcanan zamandan önemli ölçüde tasarruf edilmiş olur.
Ancak yukarıda bahsettiğim üzere yeni güç teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte yeni taşıt mimarilerinin de geliştirilmesi kaçınılmaz oldu, en azından bu güne dek durum böyleydi. Tam elektrikli bir taşıtta 100kWh’lik bir batarya paketinin ağırlığı 500-750 kg aralığında değişebilmektedir. Ciddi bir ağırlığa sahip batarya paketinin konumu taşıt ağırlık merkezinin konumunu değiştirdiğinden dinamik stabiliteyi etkilemektedir. Hibrit elektrikli bir taşıtta ise hem içten yanmalı motor, hem batarya paketi hem de yakıt deposu bulunması gerekmektedir. Bu durumda taşıt dinamiğine ek olarak bunların yerleşimi için hacim planlaması da zorunludur. Ayrıca her iki durumda da batarya paketinin bir kaza sırasında darbeye en az maruz kalacak şekilde konumlandırılması kaza sonrası yangın riskini en aza indirmek için gereklidir.
Kaynak: Mercedes Benz
https://media.mercedes-benz.com/article/afcdb797-e752-4c3f-9e44-011df9be3a79
Dolayısıyla üreticiler için taşıtta kullanılacak güç sisteminin değişmesi yeni bir taşıt mimarisi tasarımını ve yeni bir üretim bandını zorunlu kıldığından birçok üretici geleceğe yönelik bir takvim sunarak elektrikli taşıt üretim bantlarını devreye alacağı zaman planlamasını kamuoyuyla paylaştı. Üreticilerin hemen hepsinden şu tarihte belirli lokasyondaki içten yanmalı taşıt bandının durdurulacağına veya belirli bir lokasyona elektrikli taşıtlar için yeni bir üretim bandı kurulacağına dair açıklamalar geldi. Hepimiz bu haberleri kimlerin bu teknolojik savaşın içerisinde var olduğunu ve geleceğe yön vereceğini merak ederek okuduk. Ancak Mercedes-Benz Şubat 2025’te paylaştığı bilgi bu ezberin dışına çıkmış gibi görünüyor. Mercedes-Benz VAN gövde tipine sahip elektrikli ve içten yanmalı taşıt mimarilerini birleştiren modüler bir platforma geçiş yapacağını açıkladı. Elektrikli ve İçten Yanmalı VAN taşıtlarında %70 oranında ortak parçaların yer alacağı ve üretimin aynı hatta gerçekleştirileceği bilgisi aşıt tasarımı ve üretimi bakımından önemli ve kritik bir viraj olarak değerlendirilebilir. Aynı banttan hem elektrikli hem de benzinli VAN aracı indirerek rakiplerin maliyet hesaplarını karıştırması işten bile değil. Bununla birlikte bu yeni mimarinin esnek ve ölçeklendirilebilir olması farklı hacimlerdeki taşıtların da üretimini kolaylaştıracaktır. Ölçeklendirilebilir yeni mimari ile kişisel kullanıma yönelik küçük VAN’lardan ticari ve hatta lüks segmentte yer alacak limuzinlere kadar üretim yapılabileceği belirtiliyor. Temelde standartlaştırılmış bir ön modül, standartlaştırılmış bir arka modül ve merkez modülüden oluşacak olan yeni mimarinin 2026 yılı itibariyle önce elektrikli taşıtlar için ve hemen arkasından içten yanmalı taşıtlar için devreye alınması bekleniyor.
Hamit Solmaz